1 Şubat 2016 Pazartesi

Aklın bitip deliliğin başladığı yer neresidir ki?

Dolaptaki İskeletler: Nasıl Klinik Psikolog Oldum? Tanya Byron’ın hayatından özgün ve çarpıcı yansımalar getiriyor.

“Akıl sağlığı sorunları olan insanlara yardım ederken kendi hissettiğim korku ve güvensizlikleri ifşa etmek…” Yeni kitabının arkasındaki temel hareket noktalarından birini böyle tanımlıyor Tanya Byron. Bu bağlamda Dolaptaki İskeletler, yazarın klinik psikolog olma sürecini, anlatı-deneme karması özgün bir edebi formatta çarpıcı gerçek hayat hikâyelerinden esinlenmelerle anlatıyor.

Kitabın ana izleği, Byron’ın genç bir klinik psikolog adayı olarak geçirdiği zorlu uzmanlık eğitimi dönemine dayanıyor. Yazar, yaşadıklarına saf ve tecrübesiz gençlik yıllarının gözünden bakıyor ve eğitimi sırasında tedavi ettiği insanlardan esinlenerek kaleme aldığı öyküleri aktarıyor bize. Merak uyandıran, dokunaklı ve kara mizahla dolu bu öyküler aslında, kendilerini insanların zihinsel ve ruhsal bütünlüklerine adamış uzmanların bazen ürkütücü, bazen hayat dolu maceralarından başka
bir şey değil.

Kitap, Byron’ın hayatını çok etkileyen bir olayı hatırlamasıyla başlıyor: Bir uyuşturucu bağımlısının
öldürdüğü büyükannesinin beyninin etrafa saçılmış parçalarına bakmak… Bu olay, ergenlik yıllarının bir dönüm noktası olarak, gelecekte seçeceği mesleği belirliyor. Okur olarak ilk bölümde, genç klinik psikolog adayının ilk stajına gidiyor ve meslek hayatının ilk hastasıyla karşılaşıyoruz. Anlattığı kahramanlar içinde en zorlu olan Ray, Byron’ın gözünü korkutuyor. İkinci bölümde, kaybettiği kardeşinin acısını atlatamayan küçük Imogen’in acılı hikâyesiyle, üçüncü bölümde seks terapisine gelen Martin ve Elise’le tanışıyoruz. Dördüncü bölümde, Yahudi toplama kampından kurtulan ihtiyar çift Harold ile Sarai’ın, bu travmaları yanında yaşlılığın getirdiği demansla da boğuşmalarına tanık oluyoruz. Beşinci bölümde, yeme bozukluğu “anoreksiya”dan mustarip Mollie’nin öyküsü var. Son bölümde ise, yazarın klinik psikolog olarak yetiştiği 1980’li yılların kanayan yarası AIDS hastalığına ve AIDS hastalarının yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Son stajını bir AIDS kliniğinde ve büyükannesinin ölümüne de sebep olan uyuşturucu bağımlılarının tedavi edildiği bir merkezde geçiren Byron, 1992 yılında klinik psikolog olma hakkını kazanıyor.

Tanya Byron, psikoloji derecesini York Üniversitesi’nden, yüksek lisansını – kitaba konu olan uzmanlığını– University College London’dan aldı. Doktorasını madde bağımlılığı alanındaki araştırmasıyla Surrey Üniversitesi’nde tamamladı. Genelde çocuklar ve ergenlerle çalışmış olan İngiltere’nin ünlü isimlerinden Tanya Byron, yazarlığının yanında konuşmaları ve radyo-televizyon yayıncılığıyla tanınıyor. Programlarıyla BAFTA ödülüne aday olan yazar, Sony Gold Ödülü’nün sahibi. The Times ve kadın dergisi Good Housekeeping’e için yazıyor. Oyuncu Bruce
Byron’la evli. Lily ile Jack adında iki çocuğu var. Dolaptaki İskeletler (2014), Asi Çocuklar’dan (2007) sonraki ikinci kitabıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder